Pandemi sonrası ülkelerin üretim, ticari ve hastalığın getirdiği gider durumuyla birlikte artık küresel ekonomi ile yüzleşmiş olduk.Türkiye ise özellikle bu dönem sonrasında yanlış kararlarla birlikte savrulan bir ekonomi yönetimine teslim oldu. 2022 yılında tüm ileri dünya ülkelerinde enflasyon artarken faiz politikasında da artış kaçınılmaz oldu. Amerika’da 44 yılın en ağır enflasyon bunalımı yaşanırken FED Faiz Bankası enflasyonun ateşini düşürmek için faiz oranlarını ortama 0,50 baz puanlarla artırarak son 50 yılın en yüksek faiz oranına ulaştı. İngiltere, Fransa başta olmak üzere her ülke merkez bankası kendi para birimlerini korumak, enflasyonun artışını yatay pozisyona düşürürken biz burada tutup, faiz sebep enflasyon sonuçtur mantığıyla faizleri indirdik. İnen faizlerin ağır faturası hesap edilmeden enflasyonda diğer ülkeler frene basarken bizim ülkemizde gaza basıldı. Değişen bakanlar, gece açıklanan merkez bankası başkanları derken bugün Türkiye’de resmi enflasyon verileri %50 oranına kadar uzandı. Peki sormak gerekiyor enflasyonun artışı sadece faiz arışıyla mı olur ?
Türkiye bu dönemlerde öyle değişen bir kıskaca girdi ki Merkez Bankası tarafından açıklanan faiz oranları 700 baz olduğunda bile doların ateşi kuruş kuruş düşerek birkaç güne kendini topluyor. Ekonomi politikasındaki yanlışların yanı sıra stokçuluk, fahiş oranlarda satılan ürünlerin yanı sıra kirasından tutunda fırından aldığımız ekmeğe bile zam yapıldı. Toplantılarda asgari ücret açıklanmadan verilen zammın eridiği bir döneme girdik. 2021 yılında 93 bin lira olan bir araba şimdi fabrikada 800 bin galeride ise 1 milyonu aşan fiyatlarla satılıyor. Bunun yanı sıra kur korumalı faiz kararı ile dolara yatırım yapmak isteyen yatırımcıların açtığı ekonomik delik EYT denilen seçim vaadiyle de adeta büyüyerek yama tutulamayacak bir vaziyete geldi. Peki bu yanlışların faturası kime kesiliyor ? halka…
Türkiye’de iktidara laf edildiği kadar halkın iyiliğini düşünen bir muhalefette bulunmuyor. Kurulup kurulup devrilen masalar, atışmalar, milletvekilliğinden pay almak isteyen parti liderleri derken şuan ki iktidar adeta mevcut hükümetinde ekmeğine yağ sürdü. Bugün benzin litre satışı 40 lira bundan bir yıl önce aldığınız bir ürün bugün sıfır fiyatından daha pahalı, marketler ise hak getire adeta ateş pahası dokunanı yakıyor. Kısacası toplumda artık orta kesim tamamen bitirildi. Fakirler ve zenginler arasındaki eşit olmayan mücadele devam ediyor. Değer kaybeden Türk Lirası adeta pul olurken artan cari açık, yükselen vergi oranları, yaşanan doğal afetlerle birlikte açık konuşmak gerekirse kazan var kepçe var yapacak yemek, yakacak odun yok. Denetlenemeyen bir mekanizmanın sonunda zararlı çıkan halk olur. Bizim milletimize yağ bitiyor dersin 100 liralık yağ 250 liraya satılır, taksici dersin kazıklamak için arap yolcu peşinde dolanır, marketler ucuz işçi çalıştırarak daha da varlıkla şube çoğaltır. Birileri gram gram tükenirken birileri kilo kilo kabarıyor.
Yükselen enflasyon, artan fiyatlar, geçinemeyen insanlar, alınamayan araçlar, milyonlarca sığınmacı…
Bu zam furyasından artık nasibimizi aldık. Bundan sonraki dönemlerde daha az zararla atlatılmasından başka temennimiz yok. Bu durum düzelir mi bilinmez fakat tek bildiğimiz ekonomide işler hiç yolunda değil, zamlar gelmeye devam edecek. Bilinmesi gereken ise bugün pahalı dediğin ihtiyacını mutlaka al çünkü yarın belki de alamayacağın kadar daha da pahalı olacak.