YRP Genel Başkan Yardımcısı Geyveli, TUİK üzerinden değerlendirme yaptı

Siyaset (HürHaber) - Hür Haber Merkezi | 30.07.2024 - 16:45, Güncelleme: 30.07.2024 - 17:03
 

YRP Genel Başkan Yardımcısı Geyveli, TUİK üzerinden değerlendirme yaptı

YRP Genel Başkan Yardımcısı Geyveli, TUİK üzerinden değerlendirme yaptı..
Erzincan’da bulunan, Yeniden Refah Partisi Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Geyveli, Hukuk İşleri Komisyon Başkanı Av. Ebubekir Elmalı, Erzincan İl Başkanı Ömer İlhak, Belediye Başkan Adayı Şafak Soy, Kargın Belediye Başkanı Adem Güneş ve parti yönetimi Erzincan basını ile kahvaltı programında bir araya geldi.Kahvaltı sonrası açıklamalarda bulunan ve Erzincan’ı TUİK verileri üzerinden değerlendiren Yeniden Refah Partisi (YRP) Sosyal İşler Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Geyveli, Erzincan’ın Türkiye’deki 81, il arasında gelişmişlik sıralamasında 46. Sırada olduğunu söyledi.Konuşmasına 24 Temmuz basın bayramını kutlayarak başlayan Geyveli; Basın bayramlarını yeniden refah iktidarından çok daha özgürce, çok daha mutlu olarak kutlayacağınızın müjdesini şimdiden veriyoruz” dedi.Geyveli konuşmasının devamında; Tabii ki Erzincan çok değerli, çok güzel bir ilimiz, dümdüz bir ova ama Erzincan deyince Erzincan’da bir takım sıkıntılar, yokluklar ve problemleri de anımsatıyoruz.  Erzincan deyince ilk aklımıza gelen deprem oluyor. 1939 yılında yaşanan o acı deprem gerçek anlamda şu an düne kadar olan gerçekleşen Sakarya ve Maraş depremlerinden aslında çok daha fazla yıkıcı ve çok daha fazla yıkım gücü yüksek idi. Ve orada 116.000 bina yıkıldı. Tek ayakta kalan Erzincan’da gar binasıydı. Dolayısıyla gece soğuktu.  Gece 00:02 sıralarında meydana gelen o depremde bir taraftan soğuk, bir taraftan da sobalar yandığı için yangınla ölen bütün deprem şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. 1992 ikide yaşanan acı depremde yine Erzincan bir tehlike daha atlattı. Her ne kadar eskisi kadar sıkıntılı geçmese de yine Erzincan’ın depreme hazırlıklı olmadığını hep beraber gördük.Tabii ki Erzincan 2000 yıllardan 22 yıllık AK Parti döneminden bugüne geldiğimiz vakit içerisinde aslında nüfusu da devamlı olarak azalan bir şehrimiz. Burada Erzincan’ın gerçek anlamda Türkiye’deki 81 il arasındaki gelişmişlik sıralamasında 46. Sırada olduğunu tabii ki sizler bizlerden çok daha iyi bilir.İlçelerimiz içerisinde sosyoekonomik gelişmişlik olarak maalesef Erzincan devamlı olarak geriliyor. Merkez ilçemiz 173’ncü sırada en iyi durumda olan ilçemiz bu. Kemaliye 478, İliç 498, Refahiye, 548 Otlukbeli 638, Tercan 657, Çayırlı 674, Kemah 718 Üzümlü 742 ve ağırlıklı olarak da beşinci bölgeye kapsayan bir yerleşim alanı var.Tabii ki burada Erzincan’da gerçek anlamda sizler çok daha iyi bilmenize rağmen yüzde 26’lık bir azalış var nüfusta. Erzincan nüfusu neden azalıyor? Niçin kalkıp da burada Başbakan çıkaran Meclis Başkanı çıkaran bir Erzincan, AK Parti’ye her zaman için en büyük desteği veren Erzincan, hak ettiği noktada değil. Şimdi, Birtakım veriler var elimizde bunlar çok üzücü veriler örneğin, Adalet Bakanlığı suç durumunda Erzincan bir hayli bir şekilde bir olumsuz bir sıçrama içerisine girmiş, 2006 ile 2019 yılına kadar olan veriler elimizde var. Dolayısıyla hükümlü sayısında yüzde 189 oranında bir artış, öldürme suçundan yüzde 500 oranında bir artış. Yaralama suçundan yüzde 324, cinsel suçlardan yüzde 300, hırsızlık suçundan yüzde 727, gasptı, dolandırıcılıkta kaçakçılıktı. Silahtan dolayı suçlarda da yüzde yüzlerde olan artışlar söz konusu. Ve burada suçlu sayısı Erzincan’da yüzde 167 oranında artmış, bu tabii ki üzerinde düşünülmesi gerekli olan bir konu aynı zamanda. Okuma yazma bilmeyen suçlu sayısı yüzde 17 oranında azalmış ama buna rağmen okuma arttıkça suç oranları daha yükselmiş. Örneğin lise ve dengi okul mezunu suçlu sayısında yüzde 372 oranında artış var. Sağlık alanına baktığımız vakit aslında Erzincan’ın sağlığı da bozulmuş. Gerçek anlamda Türkiye’nin sağlığı bozuldu. Biz inşallah yeniden refah partisi iktidarında nasıl ki her aileye bir aile hekimi varsa inşallah biz de iktidarımızda artık her aileye bir psikolog vereceğiz, çünkü toplumun psikolojisi bozuldu. Ve buna paralel olarak da Erzincan’ın sağlık verilerine baktığı bir vakit toplam ölüm sayısında yüzde 35 oranında artış var. Dolaşım sistemi hastalıklarında yüzde 27, tümörlerden dolayı yüzde 42, solunum sistemden yüzde 28 ama sinir sistemi hastalıklarından ölen sayısı dikkat buyurun yüzde 465 oranında artan bir Erzincan var.Dolayısıyla burada, sağlık konusunda da Erzincan bir şekilde sıkıntılı bir duruma gelmiş. Tabii ki burada ekonomik zorluklar Türkiye’yi etkilediği gibi Erzincan’ı da etkilemiş durumda. Erzincan’da maalesef sanayi ticaret istenilen pozisyonda değil, mevcut olan depremin korkuları ve bu noktada Sanayicileri halkı yatırımcıyı gerekli şekilde enformasyon yapamayan Erzincan, bu noktada sanayi ve ticaret konusunda da doğal olarak gelişmemiş ve işsizlik oranları devamlı olarak artmakta.Erzincan’ın tabii ki ekonomisinde tarım ve hayvancılık çok çok önemli bir yer tutuyor. Ve burada da bu kadar önemli olan düz bir ovada olan, üstelik kalkıp da egemenin olmaması büyük bir avantaj örneğinin burada bir bisiklet sahibi olursanız herhalde bütün şehri çok rahatlıkla dolaşma imkânına sahipsiniz. Ama tarım alanındaki Erzincan’a bir bakarsak, toplam tarım alanlarında yüzde 23 oranında azalan bir Erzincan var. Ekilen tarım alanında yüzde 20 oranında bir azalan var. Nadasa bırakılan tarım alanlarında yüzde 32 oranında bir azalmam, sebze ikili tarım alanlarında yüzde 37 oranında meyve ve ikili tarım alanları da yüzde 4 oranında azalış, parfümleri, eczacılık ve bitkisel üretim alanında yüzde 67 oranında azalış, hâlbuki Erzincan bitkiler konusunda da gayet güzel bir şehrimiz, florası çok zengin., dolayısıyla bu konuda aksine artış yapılması gerekirken azalması da çok üzücü.Şeker bitkileri üretiminde yüzde 41 patates, kuru baklagiller oranında yüzde 72 oranında azalan tahıl üretiminde de toplamda yüzde 15 oranında azalan bir Erzincan var.Hayvancılık alanında da tabii ki burası çok değerli ve siz Erzincan tulum peyniri ile aslında hakikaten Türkiye’de bir marka oldunuz ama burada hayvancılık ürünlerini ve hayvancılığı desteklemek lazım. Ama baktığımız vakit Türkiye’de de maalesef ithal yollarını seçerek gerçek anlamda da tarıma olduğu gibi hayvancılığa destek verilmiyor. 2002 ile 2019 yılları arasındaki hayvancılığı incelediğimizde de yine manda sayısında yüzde 5 oranında azalış, manda sütü üretiminde yüzde 40 oranında azalış, keçi sütü üretiminde yüzde 5, koyun sütlü üretiminde yüzde 5, bal üretiminde de yüzde 5 oranında bir azalış olmuş. Ve Erzincan aslında bal üretiminde de gerçek anlamda gayet ileri seviyede olan ve çok güzel balları olan doğal natorası itibariyle çok önemli.Tabii ki burada Erzincan ekonomisi yalnızca aslında tarım ve hayvancılık değil madenleri ile de çok önemli ve değerli olan bir Erzincan var. Maalesef vahşi olan madencilik, vahşi olan kapitalizm, vahşi tarım her alanda olduğu gibi madencilik alanında kapitalist anlayışla beraber hiçbir tedbir önlem alınmadan yalnızca yer altındaki kaynakların alıp yurt dışına götürülmesi ve burada Erzincan’a ve Türkiye’ye herhangi bir payın ayrılmaması, mevcut olan işte geçen 14  Şubat 2024 de Erzincan’ın İliç ilçesinde bir maden faciası yaşadık. Dolayısıyla bu faciada 9 tane emekçimizi kaybettik. Allah’tan onlara rahmet, ailelerine ve Erzincan halkına da sabırlar diliyoruz.Tabii ki yalnızca buradaki kayan toprak değil siyanürlü olarak kayan toprakla beraber gerçek anlamda çevre kirliliği suların kirliliği, tabiatın doğanın çok olması, burada bu madencilik alanındaki çalışmaları da bir şekilde değerlendirilmesine gerekiyor.Tabii ki eğitim alanına girdiğimiz vakit ömür boyu eğitim ve eğitim şart diyoruz. Bugün için 200 küsur tane üniversitemiz olmasına rağmen eğitim alanında gerçek anlamda içi boş olduğu için herhangi bir ilerleme ve şikayet etme de değer bir olumlu bir konudan bahsedemiyoruz. Örneğin okul öncesi eğitim çok önemli ve değerlidir okul öncesi eğitiminden incelendiğinde. Erzincan yüzde 50 oranında okul sayısında okul öncesinde azalıyor. Mevcut okullardaki derslik sayısında yüzde 6 oranında azalma var. İlkokul eğitimi incelendiğinde okul sayısı yüzde 33 oranında azalmış. Öğretmen sayısında azalmalar öğrenci sayısında azalma var.Ortaokul incelendiğinde yine okul sayısı ve öğrenci sayısı da azalmalar var. Genel ortaöğretim incelendiğinde okul sayısı yüzde 22 oranında azalma, derslik sayısında da yüzde 24 oranında azalan birer Erzincan var. Mesleki teknik ortaöğretim incelendiğinde de yüzde 21 oranında bir azalış varış var, dolayısıyla burada da gerçek anlamda. Genel olarak yorumlandığında 2008-2019 yılları arasında eğitimli olan kişi sayısı yüzde 17 oranında artmasına karşın okuma yazma bilme bireylerin sayısında yüzde 50 oranında azalmış olmasına karşın, burada üniversite okuyanlarda yüzde 45 oranında artış gözlemlenmesine rağmen maalesef eğitim alanında da gerçek anlamda istenilen bir başarı gözlenmediğini hep beraber görüyoruz.Tabii altyapı sorunlarında da değinmeden olmaz. Kırsal alanlarda altyapı eksikleri çok fazla işte burada başkanımız var. Dünyada belediyelerin sorunları var ve yol, su, elektrikli bir temel hizmetler yetersiz ve bölge halkı dolayısıyla doğal olarak olumsuz olarak etkileniyor.Tarımsal sulama ve elektrik kullanımında yüzde 37, 8 oranda azalış var. Diğer elektrik kullanım alanlarında da yaklaşık yüzde 36 oranında azalış var aslında elektrik kullanımı gerçek anlamda medeniyetin, sanayileşmenin ve bir şekilde ısınmanın bedelleri olarak çıkmazlara karşın maalesef burada bir düşüş var.Tabii doğal güzellikleri ve turizm potansiyelleri yeterince değerlendirilemiyor. Ulaşım noktasında bir sıkıntısı olmamasına karşın gerçek anlamda da şu an buraya bir hızlı törenin olmayışı ve 2 tane uçağın günde inmesi buradaki havaalanı ve gerçek anlamda gelmesi gelen turist ve insan sayısında bir şekilde azalmalara neden oluyor.Tabi ki burada biraz daha ülkenin genel durumuna değinecek olursak, aslında ülkenin genel durumunda da hakikaten çok büyük sıkıntılar ve sorunlar var. Örneğin dünya ilk kurulduğu zaman ilk çağlarda insanların 2 temel problemli vardı. Neydi bunlar? Gıda ve barınma. Peki 21. yüzyıla geldik. Şu an insanlığın ve Türkiye’deki özellikle bizlerin en büyük problemleri nedir dersek birincisi gıda, ikincisi barınma. Yani şu an için yeryüzü bir gıda krizinin eşiğinde artık beslenmeden bahsedemiyoruz. Karnı doysun yeter bir Türkiye’yle idare etmek durumunda kalıyoruz. Tahmin edildiği gibi dünya nüfusu 2050 yılında 9, 6 milyara 10 milyara dayanacak., dolayısıyla bugünkü üretim ve tüketim alışkanlıkları devam ederse 3 kat daha büyük bir dünyaya ihtiyacımız var insanları doyurmak için, dolayısıyla artık aklımızı başımıza alıp bu noktada üretim ve tüketim alışkanlıkları değiştirip, özellikle de israfa son vermek zorundayız. Bunun dışında artık en temel gıda maddeleri olan Et, süt yağ, peynir yumurtaydı gibi temel gıda maddelerini alıp yeterince beslenemeyen halkımız ve çocuklarımızın hepimiz yaşıyoruz biliyoruz. Ve araştırmalara göre İstanbul’da yaşayan her 10 kişiden bir yatağı aş giriyor. Dünyada 795 milyon kişi yatağı aç giriyor. Halbuki şu an için mevcut olan israfa sonlandırırsak 2 milyar insanı doyurma kapasitesine sahip olan bir israf söz konusu. Türkiye’de ise günde 4 milyar 9 milyon ekmek israf oluyor. 1,7 milyar ekmek yılda çöpe atılıyor. Bunun ekonomik değeri 214 Milyar yani bu ekonomik verilerle beraber Türkiye’de 60 tane hastane, 120 tane okul yapma imkanımız varken biz bunları maalesef ki çöpe atıyoruz. Tabii ki burada önemli olan ekmeği çok üretmek değil, ekmeği hakça bölüşmektir. Bizim millî görüşün adil ekonomik düzeninde inşallah bunu geldiğimizde hayata geçirerek ekmeği çokça üretmek değil, ekmeği adil bir şekilde bölüşümünü inşallah yeniden milli görüş, yeniden Erbakan’la beraber gerçekleştirmeyi hep beraber göreceğiz.Tabii ki Türkiye’nin gündeminde ekonomi, enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik birinci sırada yer tutarken, gerçek anlamda şu an için iktidar gündemi değiştirmek üzere bir takım uygulamalar geçiyor. Sokak hayvanlarıydı efendim, anayasaydı gibi bir takım vergilerle Sünni olan birtakım gündemler oluşturuyorlar. Tabii ki burada tüik’e göre maaş alıp ENAG’e göre yaşayan insanlar bu noktada hakikaten hayat sorunları birebir yaşıyorlar. İşte burada bir senesini geçti. Yeni bir sanki iktidar geldi. Yeni bir Maliye Bakanı gelmiş gibi reklamlar yapıldı ve bütün veriler artık 22 yıla göre değil bir yıla göre değerlendirme yapılıyor. Bunlara baktığımız vakit Türkiye deniyor ki 2020 ilk çeyreğinden şu anki 2024 Haziran ayına kadar devamlı olarak her çeyrekte büyüyor. Peki bu büyümeyi sizler bizler hissedebiliyoruz mu? Madem büyüyoruz o zaman kalkıp bu büyüme niçin asgari ücretine yansımasın, niçin emeklinin maaşına yansımasın? Niçin kalkıp da hala bugün asgari ücret? Yoksulluk sınırının altında dolayısıyla açlık sınırı artık 60 bin liraya dayanmış durumda. Biz burada br takım artık söylenenlere değil, gerçek reel rakamlara baktığımız vakit ve bunlara odaklandığımız vakit inşallah sorunları çok daha rahatlıkla çözeceğiz. Şimdi tüketici güven endeksi temmuzda en düşük değerine ulaştı. Yüzde 75,9 Peki bu tüketici güven endeksi nedir? Dediğimiz vakit aslında genel olarak maalesef bu konuyu bilmiyoruz. Yüzde 100 üzerinden bir değerlendirme yaptığını zannediyoruz ki burada da iktidar çok güzel ayak oyunu yaptı ve yüzde 200 üzerinde değerlenitor. Dolayısıyla 100’ de 100’ e yaklaşan ortalama bir güven endeksine A>K parti iktidarı gelmiş olduğun günden bu güne kadar 22 yılda hiçbir ayda ulaşamadı. Bunu tüik ve Hazine Maliye Bakanlığı birlikte hazırlıyorlar. Dolayısıyla bu en güvenilir olan endekstir.Aslında iktidarı devamlı olarak uyarmalarına rağmen iktidar bu konuda da üstüne düşeni yapamıyor.Bugün Türkiye makine Mühendisleri Odası diyor ki siz de diyor, Türkiye’den artık hane başına ortalama noktasında gerçek ısınma değil de soğuğu kırma noktasında olan bir Türkiye’de AB ortalamalarının 3 katına ulaşmış durumda. Ve yüzde 44,5 yeterince ısınamıyor. Yüzde 42,8 elektrik ve doğalgaz faturalarını Türkiye’de ödeyemiyor.2025 yılında maalesef kredi kartı harcamaları çok azalmış durumda ve artık 2025 yılında işsizliğin daha giderek artacağını söyleniyor. İstanbul, Ankara Adana Bursa sanayi odaları başkanlarının biliyorsunuz 3 senede vergilerine bakılmış ve vergi ödemedikleri ortaya çıkmış ve vergiler, dar gelirlinin hepimizin sırtına bindirilmiş durumda. Burada tüik diyor ki yüzde 71 enflasyon var diyor ama kendi genel merkezinde tüik merkezinde yemeğe yüzde 378 oranında zam yapıyor. Ve  Türkiye’nin gerçekleri işte bu. Eğer tüik bugünkü mevcut diyor ki enflasyon yılsonunda yüzde 38 bandında olacak. Eğer yüzde 38 bandında olursa eyvahlar olsun ki. Maaş alacak olan işçimize memurumuza SSK ve bağkur emeklisi yılbaşında yüzde 10, 64 zam alacak. Memur ve memur emeklisi de yüzde 6,62 zam alacak.Türkiye bugünkü mevcut olan zam ve enflasyon arasındaki uçurumu hep beraber çok daha büyük açılacak ve korkarım ki çok büyük sosyal olaylardan sıkıntılara neden olacak. Şu an için iktidarın aslında en büyük yatırımları cezaevlerine oldu. Türkiye’de 403 tane cezayı var kapalı açı kadın çocuk. Ve toplamı olarak 295 bin 328 kapasite var. Geldikleri zaman af yaptılar ama bugün içeride mahkum sayısın, 342 bin 526. Hani televizyonlarda görüyoruz ya adam suç işliyor ya bunun niye bıraktınız? Bırakmayı ne yapacaklar? Yatıracak yer yok.Oyunu alıp yan yana yatakta yatıracak hali yok artık iktidarı dolayısıyla böyle bir acı tablo var şu an için gerçek anlamda vergilerde yüzde 120 arasında bir artış söz konusu ve AK Parti dar gelinin sırtından 2024 yılında 7,5 trilyon, 2025 yılında 9, 6 trilyon, 2026 yılında da 11, 5 trilyon lira daha vergi alacak.. Yani toplam 3 senede 28,6 trilyon lira vergi alacak. Paraya ihtiyacı var.Yeniden Refah Partisi (YRP) Sosyal İşler Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Geyveli yaptığı açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Program toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
YRP Genel Başkan Yardımcısı Geyveli, TUİK üzerinden değerlendirme yaptı..

Erzincan’da bulunan, Yeniden Refah Partisi Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Geyveli, Hukuk İşleri Komisyon Başkanı Av. Ebubekir Elmalı, Erzincan İl Başkanı Ömer İlhak, Belediye Başkan Adayı Şafak Soy, Kargın Belediye Başkanı Adem Güneş ve parti yönetimi Erzincan basını ile kahvaltı programında bir araya geldi.Kahvaltı sonrası açıklamalarda bulunan ve Erzincan’ı TUİK verileri üzerinden değerlendiren Yeniden Refah Partisi (YRP) Sosyal İşler Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Geyveli, Erzincan’ın Türkiye’deki 81, il arasında gelişmişlik sıralamasında 46. Sırada olduğunu söyledi.Konuşmasına 24 Temmuz basın bayramını kutlayarak başlayan Geyveli; Basın bayramlarını yeniden refah iktidarından çok daha özgürce, çok daha mutlu olarak kutlayacağınızın müjdesini şimdiden veriyoruz” dedi. Geyveli konuşmasının devamında; Tabii ki Erzincan çok değerli, çok güzel bir ilimiz, dümdüz bir ova ama Erzincan deyince Erzincan’da bir takım sıkıntılar, yokluklar ve problemleri de anımsatıyoruz.  Erzincan deyince ilk aklımıza gelen deprem oluyor. 1939 yılında yaşanan o acı deprem gerçek anlamda şu an düne kadar olan gerçekleşen Sakarya ve Maraş depremlerinden aslında çok daha fazla yıkıcı ve çok daha fazla yıkım gücü yüksek idi. Ve orada 116.000 bina yıkıldı. Tek ayakta kalan Erzincan’da gar binasıydı. Dolayısıyla gece soğuktu. 

Gece 00:02 sıralarında meydana gelen o depremde bir taraftan soğuk, bir taraftan da sobalar yandığı için yangınla ölen bütün deprem şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. 1992 ikide yaşanan acı depremde yine Erzincan bir tehlike daha atlattı. Her ne kadar eskisi kadar sıkıntılı geçmese de yine Erzincan’ın depreme hazırlıklı olmadığını hep beraber gördük.Tabii ki Erzincan 2000 yıllardan 22 yıllık AK Parti döneminden bugüne geldiğimiz vakit içerisinde aslında nüfusu da devamlı olarak azalan bir şehrimiz. Burada Erzincan’ın gerçek anlamda Türkiye’deki 81 il arasındaki gelişmişlik sıralamasında 46. Sırada olduğunu tabii ki sizler bizlerden çok daha iyi bilir.İlçelerimiz içerisinde sosyoekonomik gelişmişlik olarak maalesef Erzincan devamlı olarak geriliyor. Merkez ilçemiz 173’ncü sırada en iyi durumda olan ilçemiz bu. Kemaliye 478, İliç 498, Refahiye, 548 Otlukbeli 638, Tercan 657, Çayırlı 674, Kemah 718 Üzümlü 742 ve ağırlıklı olarak da beşinci bölgeye kapsayan bir yerleşim alanı var.Tabii ki burada Erzincan’da gerçek anlamda sizler çok daha iyi bilmenize rağmen yüzde 26’lık bir azalış var nüfusta. Erzincan nüfusu neden azalıyor? Niçin kalkıp da burada Başbakan çıkaran Meclis Başkanı çıkaran bir Erzincan, AK Parti’ye her zaman için en büyük desteği veren Erzincan, hak ettiği noktada değil. Şimdi, Birtakım veriler var elimizde bunlar çok üzücü veriler örneğin, Adalet Bakanlığı suç durumunda Erzincan bir hayli bir şekilde bir olumsuz bir sıçrama içerisine girmiş, 2006 ile 2019 yılına kadar olan veriler elimizde var. Dolayısıyla hükümlü sayısında yüzde 189 oranında bir artış, öldürme suçundan yüzde 500 oranında bir artış. Yaralama suçundan yüzde 324, cinsel suçlardan yüzde 300, hırsızlık suçundan yüzde 727, gasptı, dolandırıcılıkta kaçakçılıktı. Silahtan dolayı suçlarda da yüzde yüzlerde olan artışlar söz konusu. Ve burada suçlu sayısı Erzincan’da yüzde 167 oranında artmış, bu tabii ki üzerinde düşünülmesi gerekli olan bir konu aynı zamanda. Okuma yazma bilmeyen suçlu sayısı yüzde 17 oranında azalmış ama buna rağmen okuma arttıkça suç oranları daha yükselmiş. Örneğin lise ve dengi okul mezunu suçlu sayısında yüzde 372 oranında artış var. Sağlık alanına baktığımız vakit aslında Erzincan’ın sağlığı da bozulmuş. Gerçek anlamda Türkiye’nin sağlığı bozuldu.

Biz inşallah yeniden refah partisi iktidarında nasıl ki her aileye bir aile hekimi varsa inşallah biz de iktidarımızda artık her aileye bir psikolog vereceğiz, çünkü toplumun psikolojisi bozuldu. Ve buna paralel olarak da Erzincan’ın sağlık verilerine baktığı bir vakit toplam ölüm sayısında yüzde 35 oranında artış var. Dolaşım sistemi hastalıklarında yüzde 27, tümörlerden dolayı yüzde 42, solunum sistemden yüzde 28 ama sinir sistemi hastalıklarından ölen sayısı dikkat buyurun yüzde 465 oranında artan bir Erzincan var.Dolayısıyla burada, sağlık konusunda da Erzincan bir şekilde sıkıntılı bir duruma gelmiş. Tabii ki burada ekonomik zorluklar Türkiye’yi etkilediği gibi Erzincan’ı da etkilemiş durumda. Erzincan’da maalesef sanayi ticaret istenilen pozisyonda değil, mevcut olan depremin korkuları ve bu noktada Sanayicileri halkı yatırımcıyı gerekli şekilde enformasyon yapamayan Erzincan, bu noktada sanayi ve ticaret konusunda da doğal olarak gelişmemiş ve işsizlik oranları devamlı olarak artmakta.Erzincan’ın tabii ki ekonomisinde tarım ve hayvancılık çok çok önemli bir yer tutuyor. Ve burada da bu kadar önemli olan düz bir ovada olan, üstelik kalkıp da egemenin olmaması büyük bir avantaj örneğinin burada bir bisiklet sahibi olursanız herhalde bütün şehri çok rahatlıkla dolaşma imkânına sahipsiniz. Ama tarım alanındaki Erzincan’a bir bakarsak, toplam tarım alanlarında yüzde 23 oranında azalan bir Erzincan var. Ekilen tarım alanında yüzde 20 oranında bir azalan var. Nadasa bırakılan tarım alanlarında yüzde 32 oranında bir azalmam, sebze ikili tarım alanlarında yüzde 37 oranında meyve ve ikili tarım alanları da yüzde 4 oranında azalış, parfümleri, eczacılık ve bitkisel üretim alanında yüzde 67 oranında azalış, hâlbuki Erzincan bitkiler konusunda da gayet güzel bir şehrimiz, florası çok zengin., dolayısıyla bu konuda aksine artış yapılması gerekirken azalması da çok üzücü.Şeker bitkileri üretiminde yüzde 41 patates, kuru baklagiller oranında yüzde 72 oranında azalan tahıl üretiminde de toplamda yüzde 15 oranında azalan bir Erzincan var.Hayvancılık alanında da tabii ki burası çok değerli ve siz Erzincan tulum peyniri ile aslında hakikaten Türkiye’de bir marka oldunuz ama burada hayvancılık ürünlerini ve hayvancılığı desteklemek lazım. Ama baktığımız vakit Türkiye’de de maalesef ithal yollarını seçerek gerçek anlamda da tarıma olduğu gibi hayvancılığa destek verilmiyor. 2002 ile 2019 yılları arasındaki hayvancılığı incelediğimizde de yine manda sayısında yüzde 5 oranında azalış, manda sütü üretiminde yüzde 40 oranında azalış, keçi sütü üretiminde yüzde 5, koyun sütlü üretiminde yüzde 5, bal üretiminde de yüzde 5 oranında bir azalış olmuş. Ve Erzincan aslında bal üretiminde de gerçek anlamda gayet ileri seviyede olan ve çok güzel balları olan doğal natorası itibariyle çok önemli.Tabii ki burada Erzincan ekonomisi yalnızca aslında tarım ve hayvancılık değil madenleri ile de çok önemli ve değerli olan bir Erzincan var. Maalesef vahşi olan madencilik, vahşi olan kapitalizm, vahşi tarım her alanda olduğu gibi madencilik alanında kapitalist anlayışla beraber hiçbir tedbir önlem alınmadan yalnızca yer altındaki kaynakların alıp yurt dışına götürülmesi ve burada Erzincan’a ve Türkiye’ye herhangi bir payın ayrılmaması, mevcut olan işte geçen 14  Şubat 2024 de Erzincan’ın İliç ilçesinde bir maden faciası yaşadık. Dolayısıyla bu faciada 9 tane emekçimizi kaybettik. Allah’tan onlara rahmet, ailelerine ve Erzincan halkına da sabırlar diliyoruz.Tabii ki yalnızca buradaki kayan toprak değil siyanürlü olarak kayan toprakla beraber gerçek anlamda çevre kirliliği suların kirliliği, tabiatın doğanın çok olması, burada bu madencilik alanındaki çalışmaları da bir şekilde değerlendirilmesine gerekiyor.Tabii ki eğitim alanına girdiğimiz vakit ömür boyu eğitim ve eğitim şart diyoruz. Bugün için 200 küsur tane üniversitemiz olmasına rağmen eğitim alanında gerçek anlamda içi boş olduğu için herhangi bir ilerleme ve şikayet etme de değer bir olumlu bir konudan bahsedemiyoruz. Örneğin okul öncesi eğitim çok önemli ve değerlidir okul öncesi eğitiminden incelendiğinde.

Erzincan yüzde 50 oranında okul sayısında okul öncesinde azalıyor. Mevcut okullardaki derslik sayısında yüzde 6 oranında azalma var. İlkokul eğitimi incelendiğinde okul sayısı yüzde 33 oranında azalmış. Öğretmen sayısında azalmalar öğrenci sayısında azalma var.Ortaokul incelendiğinde yine okul sayısı ve öğrenci sayısı da azalmalar var. Genel ortaöğretim incelendiğinde okul sayısı yüzde 22 oranında azalma, derslik sayısında da yüzde 24 oranında azalan birer Erzincan var. Mesleki teknik ortaöğretim incelendiğinde de yüzde 21 oranında bir azalış varış var, dolayısıyla burada da gerçek anlamda. Genel olarak yorumlandığında 2008-2019 yılları arasında eğitimli olan kişi sayısı yüzde 17 oranında artmasına karşın okuma yazma bilme bireylerin sayısında yüzde 50 oranında azalmış olmasına karşın, burada üniversite okuyanlarda yüzde 45 oranında artış gözlemlenmesine rağmen maalesef eğitim alanında da gerçek anlamda istenilen bir başarı gözlenmediğini hep beraber görüyoruz.Tabii altyapı sorunlarında da değinmeden olmaz. Kırsal alanlarda altyapı eksikleri çok fazla işte burada başkanımız var. Dünyada belediyelerin sorunları var ve yol, su, elektrikli bir temel hizmetler yetersiz ve bölge halkı dolayısıyla doğal olarak olumsuz olarak etkileniyor.Tarımsal sulama ve elektrik kullanımında yüzde 37, 8 oranda azalış var. Diğer elektrik kullanım alanlarında da yaklaşık yüzde 36 oranında azalış var aslında elektrik kullanımı gerçek anlamda medeniyetin, sanayileşmenin ve bir şekilde ısınmanın bedelleri olarak çıkmazlara karşın maalesef burada bir düşüş var.Tabii doğal güzellikleri ve turizm potansiyelleri yeterince değerlendirilemiyor. Ulaşım noktasında bir sıkıntısı olmamasına karşın gerçek anlamda da şu an buraya bir hızlı törenin olmayışı ve 2 tane uçağın günde inmesi buradaki havaalanı ve gerçek anlamda gelmesi gelen turist ve insan sayısında bir şekilde azalmalara neden oluyor.Tabi ki burada biraz daha ülkenin genel durumuna değinecek olursak, aslında ülkenin genel durumunda da hakikaten çok büyük sıkıntılar ve sorunlar var. Örneğin dünya ilk kurulduğu zaman ilk çağlarda insanların 2 temel problemli vardı. Neydi bunlar? Gıda ve barınma. Peki 21. yüzyıla geldik. Şu an insanlığın ve Türkiye’deki özellikle bizlerin en büyük problemleri nedir dersek birincisi gıda, ikincisi barınma. Yani şu an için yeryüzü bir gıda krizinin eşiğinde artık beslenmeden bahsedemiyoruz. Karnı doysun yeter bir Türkiye’yle idare etmek durumunda kalıyoruz. Tahmin edildiği gibi dünya nüfusu 2050 yılında 9, 6 milyara 10 milyara dayanacak., dolayısıyla bugünkü üretim ve tüketim alışkanlıkları devam ederse 3 kat daha büyük bir dünyaya ihtiyacımız var insanları doyurmak için, dolayısıyla artık aklımızı başımıza alıp bu noktada üretim ve tüketim alışkanlıkları değiştirip, özellikle de israfa son vermek zorundayız. Bunun dışında artık en temel gıda maddeleri olan Et, süt yağ, peynir yumurtaydı gibi temel gıda maddelerini alıp yeterince beslenemeyen halkımız ve çocuklarımızın hepimiz yaşıyoruz biliyoruz. Ve araştırmalara göre İstanbul’da yaşayan her 10 kişiden bir yatağı aş giriyor. Dünyada 795 milyon kişi yatağı aç giriyor. Halbuki şu an için mevcut olan israfa sonlandırırsak 2 milyar insanı doyurma kapasitesine sahip olan bir israf söz konusu. Türkiye’de ise günde 4 milyar 9 milyon ekmek israf oluyor. 1,7 milyar ekmek yılda çöpe atılıyor. Bunun ekonomik değeri 214 Milyar yani bu ekonomik verilerle beraber Türkiye’de 60 tane hastane, 120 tane okul yapma imkanımız varken biz bunları maalesef ki çöpe atıyoruz. Tabii ki burada önemli olan ekmeği çok üretmek değil, ekmeği hakça bölüşmektir. Bizim millî görüşün adil ekonomik düzeninde inşallah bunu geldiğimizde hayata geçirerek ekmeği çokça üretmek değil, ekmeği adil bir şekilde bölüşümünü inşallah yeniden milli görüş, yeniden Erbakan’la beraber gerçekleştirmeyi hep beraber göreceğiz.Tabii ki Türkiye’nin gündeminde ekonomi, enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik birinci sırada yer tutarken, gerçek anlamda şu an için iktidar gündemi değiştirmek üzere bir takım uygulamalar geçiyor. Sokak hayvanlarıydı efendim, anayasaydı gibi bir takım vergilerle Sünni olan birtakım gündemler oluşturuyorlar. Tabii ki burada tüik’e göre maaş alıp ENAG’e göre yaşayan insanlar bu noktada hakikaten hayat sorunları birebir yaşıyorlar. İşte burada bir senesini geçti. Yeni bir sanki iktidar geldi. Yeni bir Maliye Bakanı gelmiş gibi reklamlar yapıldı ve bütün veriler artık 22 yıla göre değil bir yıla göre değerlendirme yapılıyor. Bunlara baktığımız vakit Türkiye deniyor ki 2020 ilk çeyreğinden şu anki 2024 Haziran ayına kadar devamlı olarak her çeyrekte büyüyor.

Peki bu büyümeyi sizler bizler hissedebiliyoruz mu?
Madem büyüyoruz o zaman kalkıp bu büyüme niçin asgari ücretine yansımasın, niçin emeklinin maaşına yansımasın? Niçin kalkıp da hala bugün asgari ücret? Yoksulluk sınırının altında dolayısıyla açlık sınırı artık 60 bin liraya dayanmış durumda. Biz burada br takım artık söylenenlere değil, gerçek reel rakamlara baktığımız vakit ve bunlara odaklandığımız vakit inşallah sorunları çok daha rahatlıkla çözeceğiz. Şimdi tüketici güven endeksi temmuzda en düşük değerine ulaştı. Yüzde 75,9 Peki bu tüketici güven endeksi nedir? Dediğimiz vakit aslında genel olarak maalesef bu konuyu bilmiyoruz. Yüzde 100 üzerinden bir değerlendirme yaptığını zannediyoruz ki burada da iktidar çok güzel ayak oyunu yaptı ve yüzde 200 üzerinde değerlenitor. Dolayısıyla 100’ de 100’ e yaklaşan ortalama bir güven endeksine A>K parti iktidarı gelmiş olduğun günden bu güne kadar 22 yılda hiçbir ayda ulaşamadı. Bunu tüik ve Hazine Maliye Bakanlığı birlikte hazırlıyorlar. Dolayısıyla bu en güvenilir olan endekstir.Aslında iktidarı devamlı olarak uyarmalarına rağmen iktidar bu konuda da üstüne düşeni yapamıyor.Bugün Türkiye makine Mühendisleri Odası diyor ki siz de diyor, Türkiye’den artık hane başına ortalama noktasında gerçek ısınma değil de soğuğu kırma noktasında olan bir Türkiye’de AB ortalamalarının 3 katına ulaşmış durumda. Ve yüzde 44,5 yeterince ısınamıyor. Yüzde 42,8 elektrik ve doğalgaz faturalarını Türkiye’de ödeyemiyor.2025 yılında maalesef kredi kartı harcamaları çok azalmış durumda ve artık 2025 yılında işsizliğin daha giderek artacağını söyleniyor. İstanbul, Ankara Adana Bursa sanayi odaları başkanlarının biliyorsunuz 3 senede vergilerine bakılmış ve vergi ödemedikleri ortaya çıkmış ve vergiler, dar gelirlinin hepimizin sırtına bindirilmiş durumda. Burada tüik diyor ki yüzde 71 enflasyon var diyor ama kendi genel merkezinde tüik merkezinde yemeğe yüzde 378 oranında zam yapıyor. Ve  Türkiye’nin gerçekleri işte bu. Eğer tüik bugünkü mevcut diyor ki enflasyon yılsonunda yüzde 38 bandında olacak. Eğer yüzde 38 bandında olursa eyvahlar olsun ki. Maaş alacak olan işçimize memurumuza SSK ve bağkur emeklisi yılbaşında yüzde 10, 64 zam alacak. Memur ve memur emeklisi de yüzde 6,62 zam alacak.Türkiye bugünkü mevcut olan zam ve enflasyon arasındaki uçurumu hep beraber çok daha büyük açılacak ve korkarım ki çok büyük sosyal olaylardan sıkıntılara neden olacak. Şu an için iktidarın aslında en büyük yatırımları cezaevlerine oldu. Türkiye’de 403 tane cezayı var kapalı açı kadın çocuk. Ve toplamı olarak 295 bin 328 kapasite var. Geldikleri zaman af yaptılar ama bugün içeride mahkum sayısın, 342 bin 526. Hani televizyonlarda görüyoruz ya adam suç işliyor ya bunun niye bıraktınız? Bırakmayı ne yapacaklar? Yatıracak yer yok.Oyunu alıp yan yana yatakta yatıracak hali yok artık iktidarı dolayısıyla böyle bir acı tablo var şu an için gerçek anlamda vergilerde yüzde 120 arasında bir artış söz konusu ve AK Parti dar gelinin sırtından 2024 yılında 7,5 trilyon, 2025 yılında 9, 6 trilyon, 2026 yılında da 11, 5 trilyon lira daha vergi alacak.. Yani toplam 3 senede 28,6 trilyon lira vergi alacak. Paraya ihtiyacı var.Yeniden Refah Partisi (YRP) Sosyal İşler Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Geyveli yaptığı açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Program toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.

Sakarya HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve duzcehurhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.