İsrail'in Gazze'yi işgal stratejisinde “General Planı”

İsrail ve ABD, Yahya Sinvar'ın ölümünü bir "zafer" olarak nitelendirse de, 13 ayını geride bırakan savaştaki tüm saldırılara rağmen, Netanyahu iktidarının "Hamas'ı bitirme" hedefi hala ulaşılabilecek bir hedef olmaktan çok uzak.


İşgal tarihindeki büyük resme odaklanıldığında, bu tür hedeflerin gerçeklikten kopuk olduğu ortada olsa da, İsrail yeni planlar üzerinden işgal politikasını devam ettirmeye çalıştığı görülüyor.

Gazze Şeridi'ni adeta bir enkaza dönüştüren, binlerce kadın ve çocuğun katledilmesine neden olan saldırıların üzerinden geçen bir yılı aşkın süre, İsrail'in Gazze'ye dair stratejisinin ve hedefinin, iddia ettiği gibi "terörle mücadele" değil, sadece "işgal" olduğunu net bir şekilde ortaya koydu.


İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ABD'nin "kayıtsız ve şartsız olarak İsrail'e destek verme politikasını" kullanmak konusunda mahir olduğunu gösterdi. Ancak İsrail hükümeti, "ertesi gün" ne olacağına dair ayrıntılı bir vizyonu, ABD ve kamuoyuna karşı, açık bir şekilde ortaya koyamadı.

Arka planda ise İsrail, işgal hedefinin altyapısını hazırlanmaya devam ediyor.

GENERAL PLANI
Bu adımların en dikkat çekici olanı, Gazze'nin tamamen işgal edilmesini ve sözde "yerleşimci" adı altında işgalcileri Gazze'ye yerleştirmeyi hedefleyen "General Planı" olarak ortaya çıkıyor.


Bu plana göre, bölgede yaşayan Filistinlilerin tahliyesi için kısım kısım süreler tanınacak, İsrail ordusu tam bir abluka uygulayarak bölgede temel ihtiyaçlar dahil olmak üzere tüm kaynakları kesecek ve ardından Gazze'de, Batı Şeria yönetiminin ve Hamas'ın etkin olmadığı, tamamen İsrail kontrolünde olan ve "polis devleti" olarak adlandırılabilecek yeni bir yerel yönetim yapısı aktif hale getirilecek.

Şu anda, bu planın tahliye ve abluka kısmının büyük oranda tamamlandığı ve İsrail'in artık son aşamayı hayata geçirmeye çalıştığı görülüyor.

"General Planı", Gazze'nin, Filistin topraklarının İsrail yerleşimleri ve askeri bölgeler tarafından izole edilmiş ceplere bölündüğü ve Filistinlilerin toprakları üzerinde sınırlı kontrolle yaşadığı bir plan olarak tanımlanabilir.


Netanyahu hükümeti, kamuoyuna açık bir şekilde "General Planı"nı resmen onaylamasa da, bu plan sahada adım adım işletiliyor.

GENARAL PLANI NEDİR?
Planın arkasındaki isim, İsrail ordusunun operasyon ve planlama bölümlerinin başında bulunan ve Ulusal Güvenlik Konseyi'ne de başkanlık eden emekli tümgeneral Giora Eiland olarak gösteriliyor.


1973'te yaşanan Arap-İsrail savaşına, 1982'de yaşanan Lübnan işgal girişimine ve 1976'daki Entebbe Operasyonu'na da katılan Eiland, mevcut savaş sırasında da, orduyu savaş suçu teşkil edebilecek eylemlerde bulunmaya çağırdığı için defalarca gündeme geldi.

Eiland İsrail'in 13 aydır devam eden işgal faaliyetleri sırasında verdiği bir röportajda İsrail'in çok daha güçlü bir baskı uygulaması gerektiğini ve Gazze'ye insani yardımların geçmesine izin vermenin ciddi bir hata olduğunu söyledi.

Plana göre, Gazze'den sürülecek olan Filistinliler, İsrail tarafından oluşturulan ve Gazze Şeridi'ni ikiye bölen bir askeri bölge olan Netzarim Koridoru'nu yeniden geçemeyecek. Bölgede kalmaya devam eden Filistinliler ise "Hamas militanı" olarak değerlendirelerek hedef haline getirilebilecek.


Bu şekilde Gazze Şeridi'nin kuzeyi tamamen işgal edilmiş olacak ve "yerleşimci" adı altında İsrailli işgalcilerin bölgeye yerleştirilmesi için gereken şartlar oluşturulmuş olacak.

Planın devreye alındığına dair emareler sahada da kendisini gösteriyor. İsrail ordu güçleri şu anda, Gazze'yi ikiye bölen Netzarim Koridoru boyunca konuşlanmış durumda ve burayı askeri operasyonlar yürütmek için önemli bir üs haline getiriyor.

PLANIN DİĞER HEDEFLERİ NE?
İsrail, Genaral Planı ile Gazze'deki toprak kontrolünü tamamen ele geçirmenin yanı sıra, bölgede çok sayıda avantajı da ele geçirmek istiyor.


Batı Şeria'yı neredeyse tamamen bir "polis devleti" haline getiren İsrail, Filistin'in idari ve siyasi merkezi olan Gazze'yi bölgenin geri kalanından ayırmak hedefi ile hareket ediyor. İsrail bu şekilde, bu bölgede kendisinin dışında hareket edecek bir Filistin yönetimini engelleyeceğini düşünüyor.

İsrail diğer yandan da Gazze'yi ele geçirerek Cebeliye gibi en büyük mülteci kamplarının bulunduğu alanı kontrol altına almak ve sözde güvenlik yapısı kurma saiki ile hareket ediyor.

Son olarak İsrail bu plan ile, önemli rezervlere sahip olduğu belgelenen Gazze deniz sahasının kontrolünü ele almanın yanı sıra buradaki liman faaliyetlerini de kontrol etmeyi hedefliyor.


İŞGALDE ABD'NİN ROLÜ
Geride kalan 13 ay boyunca ABD, hem askeri yardım hem de BM ve BMGK dahil olmak üzere uluslararası alanda, diplomatik destek yoluyla İsrail'in eylemlerini şekillendirmede önemli bir rol oynadı.

Yakın zamanda ABD'nin, tüm riskleri göze alarak 100 kadar askerini ve THAAD füze savunma sistemini İsrail'e konuşlandırması, ABD'nin İran'ın caydırılamaması halinde savaşa direkt olarak müdahil olacağını ilan etmesi anlamına geliyor.


Tarih boyunca Hamas, İsrail'in her saldırısı sonrası, ordu kurulmasına izin verilmeyen bir ülkeyi işgale karşı savunan bir yapı olarak yeniden toparlanma kapasitesini sürekli olarak gösterdi.

Bu gerçek, İsrail'i her zaman, Hamas'ın yönetimsel ve askeri bir güç olarak yeniden ortaya çıktığı stratejik bir çıkmazda bıraktı.

Kendi topraklarında, mülteci kamplarında yaşamak zorunda bırakılan Filistin halkı, dirayetleri nedeniyle ve Gazze'de hiçbir yerin gerçekten güvenli olmadığına inandıkları için işgal tarihi boyunca tahliye edilemedi.


SONUÇ
13 ayın ardından, binlerce kadın ve çocuk öldürüldü ve bir milyondan fazla sivil halk, yerinden edilmiş durumda. Bu insanlar, kendi toprakları üzerinde gıda, sağlık hizmetleri ve barınma gibi temel hizmetlere bile ulaşamıyor.


Şimdilik İsrail'in stratejisi askeri hakimiyete odaklanıyor ve Genaral Planı'nın da hayata geçirileceği bir Gazze'de Hamas'ın varlığının daha kolay sona erdirilebileceği üzerine şekilleniyor.

Ancak tarih, İsrail'in askeri üstünlüklerinin tek başına asla yeterli olmadığını gösteriyor ve bu adımlarla Hamas'ın varlığının sona erdilemeyeceği gerçeğini hatırlatıyor.


ABD desteği, soykırım, katliamlar ve Genaral Planı gibi adımlara rağmen Filistin'in devlet varlığını devam ettirmesi için ise, uluslararası yapıların daha fazla insiyatif alması gerekiyor.