İstanbul'dan kaçtı! Düzce'de sağlığına kavuştu!
Rahatsızlığı eşinin bir iş dolayısıyla geldiği Düzce’de aldığı arsaya yaptığı ev ile değişti. İstanbul’da yıllarca yaşayan ve anemi hastası olan Gülşen Aygün’ün rahatsızlığı eşinin bir iş dolayısıyla geldiği Düzce’de aldığı arsaya yaptığı ev ile değişti. Gülşen Aygün, özendiği köy hayatına başlamasıyla hem hastalığı çok yavaşladı hemde beslediği hayvanlarla uğraşarak şehir stresinden uzaklaştı.
İstanbul’da hayatının büyük kısmını geçiren Gülşen Aygün, şehir hayatından yıllarca Anemi hastalığı ile mücadele etti. Muhasebeci olarak çalışan ve şehir hayatının stresinden, kalabalığından boğulan Gülşen Aygün’ün hayatı Eşi Adem Aygün’ün bir iş dolayısıyla Düzce’ye gelmesi ile değişti. Eşi ile birlikte Düzce’ye gelen Gülşen Aygün, Develi Besni Köyü’nde bir arsa satın almaya karar verdiler. Sonrasın da köy evi yapan Aygün Çifti’nden Gülşen Aygün köyde kızı Fatma Elfida ile yaşamaya başladı. Eşi Adem Aygün ise İstanbul’da çalışmaya devam ederken haftasonlarında Düzce’ye eşinin yanına gelerek şehrin stresinden 2 günlüğüne uzaklaşıyor.
Keçi sağıyor tavuk, ördek besliyor
Gülşen Aygün ayrıca köyde hayvancılıkta yaparak ihtiyaçlarını karşılamaya başladı. Keçi, tavuk, ördek gibi hayvanları besleyen Gülşen Aygün, hergün sağdığı keçilerinin sütüyle yoğurt, peynir yapıyor. Hayvanlarla uğraşmanın kendisine iyi geldiğini belirten Gülşen Aygün, daha önce köy yerleşmediği için ise pişmanlığını dile getiriyor.
“İstanbul’dan Köye yerleştim çok mutluyum”
Develi Besni köyünde yaşayan ve İstanbul’dan köy hayatına geçen Gülşen Aygün; süreci anlatarak şunları söyledi; “2016 yılında eşimin bir işi dolayısıyla gelmiştik. Sonrasında buradaki araziyi aldık. Birkaç sene öncesinde evimizi tamamladık ve ben buraya taşındım. İstanbul’dan geldim. İstanbul’da muhasebecilik yapıyordum. Masabaşında çalışıyordum. Eşimin işi vesilesiyle oldu aslında köy yerleşmem.
Bende destekledim. Zaten tabiatı seviyoruz. Kamp olayını çok seviyoruz. Bunlar ile birlikte buraya baktık ve almaya karar verdik. İyi ki de olmuş. Çok memnunum çok mutluyum. Keşke çok çok daha önce gelseymişiz. İstanbul’un yoğunluğu, trafiği, işi, koşturmacası daha çok yoruyordu. Hayvanlar biraz sorumluluk istiyor ama beni yormuyor. Tatlı bir yorgunluk diyelim ona. Ben çok severek ilgileniyorum. Galiba o yüzden çok zor gelmiyor.
“Anemi hastasıyım odadan odaya gidemiyordum köyde hayvan besliyorum”
Gülşen Akgün, Anemi hastası olduğunu ve köye yerleştiğinden beri hastalığının iyileştiğini de belirterek; “Anemi kansızlık hastasıyım. İstanbul’da çok kötüydüm. Haftada 1-2 ünite kan alan birisiydim. Odanın birinden diğerine geçerken bile zorlanıyordum. Burada ilk başlarda biraz zorlandım. Ama burasının havasıydı, suyuydu, hayvanlarla koşturmacası beni reşmem iyileştirdi.
Şu anda çok çok iyiyim. En azından ünite kan almak zorunda değilim. Daha sağlıklıyım açıkçası. Kendime geldim. Köy hayatı yaradı herhalde. Kesinlikle kan almıyorum. İlaçlarımı bazen takviye yapıyorum. Onları da arada bir kullanıyorum. Devamlı ilaçlarımı da kullanmıyorum” dedi.
“Biriktirdiğim ata tohumlarını ekiyorum”
İçinde hep çiftçilik yapmak olduğunu belirten Gülşen Aygün, İstanbul’da ata tohumu topladığını ve biriktirdiğini de dile getirerek şöyle konuştu, “Kendi mahsullerimi de yetiştiriyorum. İstanbul’da 5-6 senedir ata tohumu biriktiriyordum. Burada kendi ata tohumumdan fidelerimi yapıyorum. Fideleri daha sonra ekiyoruz. Kendi bahçemi yapıyorum. Yetiştirdiğim ürünlerde kesinlikle kimyasal kullanmıyorum. Hem biz yiyoruz hemde eşe dosta veriyoruz. Gayette güzel oluyor.”
“Daha önce yerleşmediğime pişmanım”
Gülşen Aygün son olarak köy hayataına daha önce başlamadığına pişman olduğunu dile gertirerek;“Köy hayatı beni yüzde yüz gençleştirdi, dinçleştirdi, motive etti, insanlarla daha samimiyiz, komşuluk ilişkilerimiz var. Komşularımız bağında bahçesinde yetiştirdiklerini getiriyor birlikte yufkalar açıyoruz, sarmalar sarıyoruz.
Hamurlar, makarnalar açıyoruz. Bunları imece usulü yapıyoruz. Bir gün bir arkadaşımıza bir gün bir arkadaşımıza İstanbul’da böyle bir şey yok. Çok mutluyuz keşke daha önce olsaymış ve şunu gördük. Köylü milletin efendisiymiş. En güzel şekilde yaşıyorlar” diye konuştu.